Sabahın mahmurluğunu üzerimden henüz atamamıştım ki kapı çalındı. ‘’
Hayırdır inşaallah, bu saatte kimdir? ‘’, şeklindeki klasikleşmiş cümle
kalıbını içimden zikrederek kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda Hatice
teyze de konuşarak içeri girmeye yöneldi.. ‘’ Şükufe kız gördün mü, bu
hafta BelTürkHaber’de en çok sen tıklanmışsın. Gazetenin editörünün
yazısından bile çok okunmuşşun. BelTürkHaber’de hit mi oldun kız? ‘’...
Bir taraftan eşarbını çekiştirerek düzelten bir taraftan da
ayakkabılarını çıkarmaya çalışan Hatice teyzenin heyecanını henüz
anlayamamıştım ki elindeki şey dikkatimi çekti..
‘’ Hatice teyze o elındeki I-pad mi? ‘’
‘’ He, ayped. Niye şaşırdın ki? ‘’
‘’ Yok yani sen bize gelirken elişini getirirdin , annemle elişi yapardınız da.. ‘’
‘’ Ha annem dedin de , Şerife nerede? Bi bakayım, sorayım ona candy crush da kaçıncı levele gelmiş..’’
Hatice
Teyze’yi yıllardır tanırım. Aynı sokakta iki ev ileride oturur. Bulduğu
her boş vakitte ya o bize gelir, ya da kayınvalidem onlara gider.
Annemle aralarından hiç su sızmaz, kankadan ötedirler. Orta boylu, biraz
topluca ve ellili yaşlarda bir kadından beklenmeyen bir enerjiye ve
kıvrak bir zekaya sahiptir. Fakat zekasını hep işine gelen yönde
kullanır...
Onu buyur edip biraz hoşbeş ettikten sonra
kahve yapmaya mutfağa gittim . Döndüğümde Hatice Teyze ‘’ Şüküfe, kız
bizi de yaz köşen de. ‘’ dedi.
‘’ Hatice teyze , neyi yazayım tam anlamadım? ‘’
‘’ Bizi işte , mesela Hasan Amca’nı yaz.’’
Sözü
nereye getireceğini sanırım anlamıştım . Hatice Teyze ve Hasan Amca
bundan bir on sene önce , arabayla,beraberce Türkiye’ye izine yani
tatile gitmeye karar vermişler. Karar vermişler vermesine de ,
Kapıkule’den Türkiye’ye girer girmez, Hasan Amca, önce Giresun’daki
kendi akrabalarına gitmek istemis. Hatice Teyze de ‘’yolumuzun üstünde
istanbul’daki benim akrabalarıma gidelim önce ‘’diye tuturmuş. Önce
senin akrabandı , yok benim akrabamdı derken Hasan Amca’nın kafasının
tası atmış. ‘’Dönün Belçika’ya gidiyoruz’’demiş. Ve üç günlük yolu
Türkiye’ de hiç tatil yapamadan daha da kötüsü kimse akrabasını
göremeden geri dönmüşler... Hatice teyze o gün bu gündür içindeki, Hasan
amcaya karşı olan bu inceden intikam alma hissini bastıramadı. Sanki
hata tek taraflı yapılmış ve hata yapan taraf kesinlikle kendisi
olamazmiş gibi her fırsatta bir gönderme yapar , Hasan amcaya ve bu
olaya.
‘’Hatice teyze bırak artık şu olayı. Kaç senedir bu olay üzerinden adama yapmadığın kalmadı.’’
‘’Hak etti O kızım. Amaca giden yolda herşey mübahtır...
‘’ Hmm , Machiavelli diyorsun yani..’’
‘’
Yok kız, Hasan Amca’nı diyorum. Geçen gün Brüksel’de emniyet kemerini
bağlamamış, polis çevirdi Bunu . Kesti cezayı tabi.. ‘’Şimdi emniyet
kemerini tak’’ dedi polis.’’ Parasını ödedim ya, takmıyorum işte’’ diye
bastı gaza ilerledi.. İnatçı kızım bu, rahmetli kayınvalideme çekmiş ,
O’da böyleydi.’’
‘’Hatice Teyze azıcıkta kendimize mi baksak
diyorum. İnatla bir yere varılmıyor sonuçta. Bak Alexander Pope ‘’
İnatçı bir adam fikirleri tutamaz , fikirler onu tutar’’ demiş.’’
Olaya
müdahil olmasının an meselesi olduğunu an be an davranışlarından
hissettğim sevgili anneciğim, yani kıymetli kayınvalideciğim söze
atıldı.
‘’ Şükufe açtırma benim ağzımı . Hatice’ye diyeceğine önce
sen bak kendine. Onun gelini aynı gün hem mantı açıp, hem çocuklara
keçeden çanta dikip, hem de candy crush da seviye atlıyor. Sen varsa
yoksa kıyıda köşede kitap oku. ‘’
Hatice teyze her daim benden bir
adım önde olmuştur. Annemin, ikimiz arasında birisini tercih etmesi söz
konusu olduğunda hep O’nu tercih etmesine zaten alışığım. O kadar ki
ıssız bir adaya düşse yanına alacaği üç şeyin üçü de Hatice Teyzedir.
Fakat O’nun geliniyle her dakika kıyaslanmak bazen beni benden alıyor.
‘’ Anne sen nerden biliyorsun Leyla’nın bir günde bütün bunları yaptığını?’’
‘’
E, facebookta paylaşıyor. Hem de akşam olunca giyinip süslenip
kocasıyla Haticelere çay içmeye gitmişler dün.. Onları da çekip
koymuş..’’
Hatice teyze gelininden ve kendinden bir gurur duyma edasıyla ‘’ Evet geldiler’’ ...
O an anladım ki topun ağzı bana çevrilmişti. Artık benim facebookdaki
oyun tekliflerini kabul etmememden tutun da, zeytinyağlı sarma sararken
amuda kalkamamamı bile eleştirebilmeleri mümkündü. En iyisi susmak
olacaktı bu durumda. Fakat farkettim ki biz inat gibi karekterimizde var
olan hisleri bile kontrol edemezken , sosyal medya bağımlılığı diye bir
virüs inceden inceden sosyal bünyemize nüfuz etmekteydi. Keşke herşeyi
abartıya kaçmadan dozunda kullanmayı başarabilseydik. Belki o zaman
hayat hepimiz için daha güzel, zaman çok daha bereketli olurdu...
0 Yorumlar