Ticker

6/recent/ticker-posts

Ad Code

reklam

LİLİTH

Küçücüktüm...Edeple oturmalı ,konuşacaksam edeple konuşmalıydım. Mevlütlerde ‘’kadının islamdaki yerini’’ vaize hanımdan dinleyen annem, Havva’yı anlatırdı. İlk kadındı Hz. Havva. İtaat eder, emredileni hep yapar, en önemli görevini yerine getirmek için sürekli çocuk doğururdu. Biz bütün kadınlar onun soyundan geldiğimiz için, ona benzemeli, gerekli yerde ( ne zaman gerekli olduğunu hep Adem’ler tayin ederdi) hep susmalıydık. Çünkü hatamız ezeldendi. Yasak meyveyi Adem’e Havva bir kadın sıfatıyla vermiş, O’nu yemeğe zorla O ikna etmişti. Hatta bazılarına göre yasak meyvenin ta kendisiydi Havva. Üstelik bu kadınlığın suçuydu ve bedelini herbirimiz ödemeliydik.
Hayatım boyunca hiç ısınamadım bu ilk anneme. Zira aklımdan hep , Adem babamın bir çapkınlık yapmış olabileceği ve benim Havva annem dışında başka bir kadının soyundan gelebileceğim geçerdi. Bırakın Havva anneme benzemeyi O’na en az annem kadar kızardım. Zavallı kadın peygamber eşi olduğundan dolayı sevsin mi, cennetten şu çileli hayatına transferine sebep olduğu için kızsın mı bilemez, iki duygu arasında denge kurmaya çalışır, en sonunda gene ‘’susmak’’ta karar kılardı. Hayatta tüm kadınlar gibi ona da en iyi öğrettikleri şeydi bu. Susmanın en tehlikeli versiyonunun duygu ve düşüncelerini susturmak olduğunu nerden bilsin . Bense basbaya kızardım Havva anneme. İlk günah kendi üzerine atıldığında sustuğu için! Kendisi günah ilan edildiğinde sustuğu için! Adem babamdan ayrı düştüğünde hayatını yaşamak yerine onu aramaya koyularak fani ömrünü boşa tükettiği için...
İlk kez adet gördüğümü anneme söylediğimde yüzüme yediğim bir tokatla beyin sarsıntısı geçiriyorum sandım. Gene kadına ve kadınlığa dair bir hata yapmış olmalıydım ve karşımda kendisinden Ademlerin intikam aldığı her bir Havva, Ademler namına benden intikam alacaktı. Belki de intihar eder, cennette ağaçların altına uzanıp, Adem babamla birlikte üzüm yiyen Havva anneme , cehennemden küfür ederdim. Beynimden şimşek hızıyla geçen bu düşüncelerin acısı mı, yüreğime oturan o ağır endişe mi, yoksa annemin beş parmağının izinin oluşturduğu yanagımdaki sızlama mı daha ağırdı bilmiyorum. Fakat annem dünyanın en normal tavrıyla ‘’bişey değil, adet olmuşsun ‘’ dedi ve yaptığı işe devam etti. Peki tokat ? O adettendi. Belki de kadınlığa ilk adım attığım gün , hayatım boyunca ‘’ sadece bir kadın ‘’ olduğumu unutmayayım diyeydi.
Unutmadım! İçimdeki bastırmamı istedikleri duyguları hep besledim. Kızlar konuşmaz dediler , babamın salonumuzun kapısındaki buzlu camı kafamla paramparça etmesine dahi aldırmadım, konuştum. Bana doğru gelmeyen şey kanun da olsa kabul etmedim. Doğru bulduğum ne varsa yaşadım tüm yasaklara rağmen. Kızlar okumaz dediler okumak istediğim ne varsa okudum .
Zaten okurken satır aralarında karşılaştım Lilith ile. Meğerse Sümer ve Babil medeniyetlerinde başka isim ve nüanslarla da mevcut olan bir Lilith varmış. Meğerse Tevratta adı geçer, Adem’in Havva’dan önceki ilk eşi olurmuş kendisi. Kimse canı isteyince onu boşamamış, Adem’i o bırakmış cennetten firar eden oymuş. Çok yalvarmış Yaradan’a Adem , fakat Lilith istemeyince kendi yarattığı iradeye bırakmış Yaradan. Yerine Ademin bir kemiğinden Havva’yı halketmiş..
‘’Efsane eksik nakledilmiştir’’ diyenler vardı. Kuran’da yazmadığı için islamda olmadığını savunanlar vardı. ‘’Külli yalandır’’ diyenler vardı. Belki de haklılardı, Lilith yoktu ve hiç olmadı. Fakat içimdeki Lilith , kimseye olmasa bile bana O’nun varlığını ispat etmeye yetiyor ve beni bir veled-i zina olmaktan kurtarıyordu.
Velhasıl kelam köşemdeki yazıları hep alışılageldiği üzere Ademler ve onların hegomanyası yazmayacak . Burada havvalar da yine ve belki son kez susacak . Burada sadece LİLİTH konuşacak.
www.belturkhaber.be

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code