Geçen gün oğlum Şamil Efecan ile kızım Şerife Buse’yi okuldan almaya
gittim. Bir parantezle belirteyim, bizim çocukların jenarasyonun
isimleri hep böyle çift çift. Anne babanın
düşündüğü isimlerin yanına babaanne ve dedeninki de eklenince ortaya
Emrulllah Emir’ler, Saadettin Aytaç’lar, Hayriye Tuana’lar çıktı.
Ne
diyordum. Hah, okulu diyordum. Geçen çocukları almaya gittiğimde komşum
Hamide’yi okulun önünde beklerken, çok düşünceli gördüm. Yılbaşı
hindisi gibi yere bakıyor, belli ki kafasına bir şeyleri takıyordu.
Aklıma oğlu Nurullah Taylan geldi. Yerinde duramayan her dakika bir
vukuat çıkaran bu çocuğun derdiyle dertlenip dururdu zaten hep.
Selam verdim hal hatır sordum.
‘’ Şukufe sorma. ‘’ dedi. ‘’Gene kavga etmiş bir çocukla. Ben de ne yapacağımı şaşırdım.’’
‘’
Yani Hamide senin oğlan da az değil ki . George Martin, Game of
Thrones’ u yazarken Jeffrey için senin oğlandan ilham almış sanki.
Vurduğu vurduk kırdığı kırdık anacım. Geçenlerde Efecan’la da kavga
etmişler. Çocuğun kafası şişmiş. Mecazi değil kız, gerçekten yumurta
kadar şişlik vardı çocuğun kafasında. Efecanın babası gelip sizle
konuşacaktı da ben tuttum. Akşamları Hamidelerin kapısında Taylan’ı
şikayet kuyruğu Hollanda sınırına kadar uzanıyor, gidersen çok sıra
beklersin dedim. Sahi siz nasıl başediyorsunuz gelenlerle? Numaramatik
filan taktırın da, kapıda karışıklık olmasın bari. ‘’
Belli ki Hamide bu sefer baya dertliydi. Söylediklerimin yarısını duymadı bile. Dalgın dalgın sözlerine devam etti.
‘’
Bilmiyorum Şükufe. Artık öğretmenleri de başedemiyor. Geçen gittim
konuştum öğretmeniyle. Naparsanız yapın bu çocuğu, eti sizin kemiği
benim dedim. ‘’
‘’ Hamide senin pek flamancan yoktur. Nasıl söyledin onu? ‘’
‘’ Nasıl diycem işte ‘’zijn vlees is voor je , zijn been is voor me’’ dedim ‘’
‘’ Hah, olduğu gibi flamancaya çevirdin yani güzelim deyimi. ‘’
‘’
Neyse ne Şükufe. Sen de benim halimi düşünmüyorsun da türkçeyi
düşünüyorsun. Ahh işte, zamanında babası yüz verdi buna. Birisi sana
vurusa sakın altta kalma sen ona iki kere vur dedi. Sen bana beni
dövdüler diye şikayetle gelme , başkası gelsin seni şikayet etsin
gerekirse dedi. Dövülme döv dedi.’’
‘’ Olur mu öyle şey kız.
Turgut abi çok ayıp etmiş ve bunun yanında çok da cahilmiş doğrusu. Bir
defa söylediği şeyler fizik kurallarına aykırı. Newtonun 2. Hareket
kanunu nu hiç mi duymamış? Etki tepki kanunu diye bir şey vardır Hamide.
Her etkiye eşit ve zıt yönlü bir tepki olur. Mesela sen kalkıp duvara
bir tekme atsan , duvar da eşit ama zıt yönlü bir tepki gösterir. Duvara
vurdugun kadar ayağın acır. Yani kavgada dayak yiyen ve dövülen diye
bişey yoktur anacım , herkes hasar görür.’’
‘’ Ne bilsin o Niftonu
miftonu. Sen ona Kurtlar vadisini sor, anca onu bilir. Zaten
yavrucağızım da Vadi nin son sezonundaki Mematiye döndü Şükufe. Almadığı
hasar kalmadı çocuğun . Niftonun dedikleri doğruysa demek ki , hep
dayak yeyip yeyip gelmiş bizim çocuk...’’
Hamide’nin ağlamaklı
halini görünce ben de bir tuhaf oldum. Çocuk yetiştirmek , hele de
yabancı bir memlekette kendi kültürünü de koruyarak bunu yapmak ne kadar
zor şeydir ancak derdini çeken bilir. Biraz teselli etmek istedim.
‘’Çocuk
yetiştirmek kendini yetiştirmekle başlar Hamide. Bilmiyorsan açıp
okuyacaksın . Bak Yenivatan’da Hüsnü Can yazıyor, O’nu oku mesela.
Olmadı tut kolundan götür bir uzmana. Dönüşü olmayan bir yol gibi bu
bacım. Return tuşu yok çocuğun, geriye saramıyorsun. Formatta
atamıyorsun çocuğun kafasına .Ne öğrendiyse o kalıyor. Bunlar büyüyecek
büyük adam olacaklar. ‘’
‘’ Aman Şükufe. Birşey Olmaz bu çocuktan.
Okuyacağa da benzemiyor. Eniştemgillerin döner dükkanına veririm
çalışır eğer okumazsa. Zaten biliyorsun, buralarda zor, okuyup bir
yerlere gelmek’’
‘’Ah Hamide ah! Şu Belçika’ya az doktorlar
mühendisler kazandırmadık sanki. Kız Demir Kar’ları Bahtınur
Gözdemir’leri de senin gibi analar yetiştirmedi mi? Bu seçimlerde Flaman
meclisindeki sayımızı ikiye katladık. O eskidenmiş. ilk gelenler
ellerinden gelenin en iyisini yapmış, sıkıntısını çekip bugünler için
bize zemin hazırlamış. Şimdi sıra bizde Hamide. Daha ileriye gitme, en
iyisini yapma sırası bizde... ‘’
Hamide kendi derdini anlatmaya
çalışırken birden benim derdimin içinde buldu kendini... Birbirimizin
derdiyle dertlenirken, yapmamız gereken belkide, bir olup, birlik
kapısına adım atmakla başlamak çözüme. Zaten birbirimizden başka kimimiz
var ki şu memlekette?
0 Yorumlar