Ticker

6/recent/ticker-posts

Ad Code

reklam

ATATÜRK ÖLÜMÜNÜN 76.YILINDA UNUTULMADI

 Atatürk Ölümün 76.Yılında Anıldı
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 76. yıldönümü münasebetiyle TC Brüksel Büyükelçiliği ve TC Avrupa Birliği Daimi Temsilciliğinde ortak anma töreni düzenlendi.
Tören'e TC AB Büyükelçisi Selim Yenel ile TC Brüksel Büyükelçisi Mehmet Hakan Olcay T.C Brüksel Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Kurmay Albay Hayrettin Yılmaz, AB nezdinde Askeri Temsilci Yardımcısı Kurmay Albay Ahmet Akyol ile Basın Müşaviri Veysel Filiz, Eğitim Müşaviri Sinan Ada ve çalışma arkadaşları iştirak ettiler.
T.C Avrupa Birliği Daimi temsilciliği toplantı salonunda düzenlenen anma töreni saat 09:05 de 1dakikalık saygı duruşu ve İstiklâl marşı’nın topluca okunması ile başladı.
T.C Brüksel Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Kurmay Albay Hayrettin Yılmaz, Anma töreninde bir konuşma gerçekleştirdi.
Aramızdan ayrılışının 76`ncı yıl dönümünde, Ebedî Başkomutanımız, Cumhuriyetimizin Kurucusu, Büyük Devlet Adamı, Yüce Önder Atatürk’ü bir kez daha özlemle, saygıyla, şükranla ve rahmetle anıyoruz.
10 Kasım günü, Türkiye'de doğup büyümüş herkes için sabah 9.05'te duyulan siren sesiyle birlikte ortak hafızanın tazelendiği anlardan biridir.
Altında Türkiye'nin önde gelen dokuz tıp profesörünün imzasının bulunduğu ölüm raporu, ‘‘...8 Kasım 1938 Salı günü bir kere daha gelen ve bütün dikkat ve ihtimama rağmen ilerlemesine mani olunamayan ikinci büyük koma içinde, 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı, saat dokuzu beş geçe, muazzez ve büyük hasta terk-i hayat eylemiştir’’ cümlesiyle bitiyordu.
Bu raporun yayınlanmasıyla bütün dünya sarsılmıştı. Bir Yunan gazetesi “Türkler Anadolu’daki bütün dağları yıkıp onların taşıyla Atatürk’e anıt dikseler, yine de onun hakkını ödeyemezler.” diye yazıyordu. Bir Macar gazetesi ise “Atatürk öldü, beşeriyet yetim kaldı.” diyordu.
Türkiye ise sarsılmaktan çok daha ötelerdeydi. Şairin ;« Gidiyor rast gelemez bir daha tarih eşine / Gidiyor on yedi milyon kişi takmış peşine » dediği şekilde, 17 milyonluk Türkiye nefesini tutmuş, kalbini büzmüş ve artık tek başına kalmış olduğunu fark etmişti.
Atatürk’ün ani ölümü elbette ki Türk milletini derin bir kedere sevk etmiş, ancak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ata’sının ilkeleri ışığında ilerleyerek çağdaş ve modern bir dünya devleti haline gelmeyi başarmıştır.
İçine birçok şeyi sığdırdığı kısa yaşamının en son anına kadar memleketine hizmet etmiş olan ulu önder; “Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar” diyerek kurduğu cumhuriyete sahip çıkılmasını ve bunun ise çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkılması suretiyle gerçekleşeceğini ifade etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, muharebe meydanlarındaki başarılarıyla büyük asker, sistem yönetimiyle büyük bir devlet adamı; uluslar arası ilişkilerde güvenirlik, doğruluk, dünya barışı ve insani değerlerin yükselmesine katkısı ile de evrensel bir kişiliktir.
Yüce Atatürk’ün aydınlık fikirlerinin etkisi, yalnızca ülkemizle sınırlı kalmamış; zihinlerde meydana getirdiği aydınlanma ve yüreklerde yaktığı özgürlük ateşiyle, bağımsızlık mücadelesi veren tüm milletlere örnek teşkil etmiş ve ülke coğrafyalarının yeniden şekillenmesine yol açmıştır.
O, ulusun kaderi söz konusu olduğunda Harp meydanlarında adeta bir kartala dönüşürken, aynı zamanda dünyanın en büyük barışseverlerinden de birisiydi. Öyle ki, “Harpçı olamam, harbin fecaatlerini, herkesten iyi bilirim. Harp zorunlu olmalı, hayati olmalı, milletin hayatı tehlikeye düşmedikçe harp cinayettir.” demektedir. Bu yönüyle, İstiklal Harbi sonunda Balkan Antantını ve Sadaabat Paktını imzalayarak ve bu konuda öncülük ederek Türkiye’ yi bir barış adasına çeviren yine O’ dur.
Günümüzde dünyanın dört bir yanında yaşanan kaos ve çatışmalar dikkate alındığında, Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” özdeyişinin yalnız bir dilek olmadığı, bölgesel ve küresel bir barış icin nasıl esaslı bir kaide olduğu görülür.
Onun barışçılığı pasif, hareketsiz, sessiz bir tutum değildir. Aksine barışın tesisi ve korunması bölgesel ve küresel bağlamda diğer dünya devletleriyle işbirliği ve aktif diplomasiyi gerektirir. Devlet adamlığı yönüyle de Atatürk'ün, çağlar ötesine uzanan engin düşünceleriyle ölümsüzleştiğine inanıyoruz.
Ebedi Liderimizi her yönüyle anlatmak icin ne kelimeler ne de zaman kafi gelmektedir. « Büyük ölülere matem gerekmez; fikirlerine sadakat gerekir » düşüncesinden hareketle O'nun maddi varlığının aramızdan ayrıldığı 10 Kasım tarihini bir matem günü olarak kabul etmek yerine, dikkatlerimizi bir kez daha O'nun düşüncelerine yöneltmek için bir fırsat olarak görmeliyiz.
O’nun düşünce sisteminin bir geçmiş değil gelişerek devam eden bir gelecek olduğu asla unutulmamalıdır.
O`na olan sevgimiz, saygımız ve minnetimiz her geçen gün daha da artarak sonsuza kadar sürecektir.
Büyük kurtarıcımız ve ebedi liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk! Senin, zamanın dar kalıplarını aşarak daima daha ileriye, iyiye ve daha güzele ulaşmayı esas alan, yeniliklere açık ve dinamik düşünce sistemin; ulusça birlik, beraberlik, barış içinde ve uygarlık yolunda emin adımlarla ilerleyişimizde rehberimiz olmaya devam edecektir.
Sen ebedi mekânında rahat uyu! Türk ulusu emanet ettiğin Türkiye Cumhuriyeti’ne her zaman olduğu gibi gönülden sahip çıkacak ve sana layık bir ulus olmaya devam edecektir.
Ruhun şad olsun.

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code