Ticker

6/recent/ticker-posts

Ad Code

reklam

3 SEMAVİ DİN TEMSİLCİSİ AB PARLAMENTOSUNDA

AK Parti Brüksel Ofisi tarafından Avrupa Parlamentosunda düzenlenen "Birbirimizin Şarkılarını Söylemeli" başlıklı sempozyum büyük ilgi gördü.
10 Aralık 2014 Çarşamba günü Saat18:00 da Avrupa Parlamentosu Paul-Henri Spaak Salonunda AP milletvekili Sajjad Karim Moderatörlüğünde düzenlenen "Birbirimizin Şarkılarını Söylemeli" başlıklı Sempozyumun konuşmacıları Süryani Ortadoks Kilisesi, Ankara ve İstanbul Metropoliti Yusuf Çetin, Türkiye Museviler Hahambaşı Ishak Haleva, Diyanet işleri dinler arası ve kültürlerarası iletişim başkanı Prof. Dr.Hüseyin Yılmaz’dı.
Sempozyumun açılış konuşmasını gerçekleştiren AK Parti Brüksel Temsilciliği Başkanı Zafer Sırakaya “Şu anda Dünya çapında artan şiddet ve hoşgörüsüzlük, Dünyada barış isteyen çoğunluğun bile bir arada yaşamasını zorlaştırıyor. Maalasef bu vahşetin bazı kesimi din adına yapılıyor. Oysa bu vahşetin Hristiyanlıkta, Yahudilikte ve İslamiyet’te hiç bir yeri yoktur. Artık buna bir son vermeliyiz. Son günlerde ne yazık ki İslami terörden bahsedilmektedir. Oysa bu İslama karşı korkunç bir adaletsizliktir. 3 Büyük dinin temsilcileri kendi adlarına yapılan bu vahşetten sorumlu değildirler. Fakat bu temsilcilerin yine de bu vahşete karşı gelmek konusunda bir sorumlulukları vardır. Dini bu şekilde kötüye kullananlara karşı bir sorumlulukları vardır. Anadolu’da Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar her zaman karşılıklı hoşgörü içerisinde yaşamışlardır. Bizler bu kültürden geliyoruz. Aramızdaki farklılıkları değil, benzerlikleri ortaya çıkartmak istiyoruz. Bu yüzden AK Parti Brüksel Ofisi olarak "Birbirimizin Şarkılarını Söylemeli" başlıklı sempozyumu düzenlemek istedik. Katılımlarınız için hepinize teşekkür ederim” dedi.
Sempozyum Moderatörü AP milletvekili Sajjad Karim, Avrupa Parlementosunda 3 büyük din temsilcilerini ağırlamaktan duyduğu memnuyeti dile getirerek ilk sözü Süryani Ortadoks Kilisesi, Ankara ve İstanbul Metropoliti Yusuf Çetin’e verdi.
Süryani Ortadoks Kilisesi, Ankara ve İstanbul Metropoliti Yusuf Çetin İstanbul’dan Cemaatinin selam ve sevgi ve iyi dileklerini ileterek başladığı konuşmasında” Günümüz Dünya’sında tasvibi asla mümkün olmayan olaylara şahit olmaktayız. Terör, Şiddet, Irkçılık, Din ve mezhep savaşları bizleri derinden üzmektedir. Dünyamızdaki bu acı tabloyu tersine çevirmek, olumsuzlukları bertaraf etmek sevgiyi, hoşgörüyü, birlikte yaşamayı tesis etmek için hepimize büyük görevler düşmektedir. Bildiğiniz gibi yaşadığımız Ortadoğu’yu ateş çemberi sarmış, her taraf yangın yerine dönmüş durumda. Dua ve temennimiz bu felaketlerin bitmesi barışın bir an evvel tesis edilmesi ve yurtlarından edilen insanların evlerine dönerek huzur içinde yaşamasıdır.
Biz Süryaniler yıllarca Ortadoğu’da yaşadık, yaşıyoruz. Bölgenin tarihine , kültür ve medeniyetine büyük katkılar yaptık. Aile ve kültürel mirasımız bu topraklardadır.
Bölgede yaşanan her savaş Hristiyanların da tükenmelerine, erimelerine sebep olmaktadır. Savaş herkes için kötü ama savaş en çok bizi ve bizim gibi korumasız durumdakileri etkiliyor, tüketiyor.
İnsanlık yüce Allah’ın yarattığı kutsal bir Ailedir. Karşılıklı dialoglar gerçekleştiği oranda, Dünya barışına o kadar katkı sağlanmış olacaktır. İnsanlık kendisini özgürce ifade edebileceği, birlikte yaşama ortamını yaratabileceğini kanıtlamalıdır. Biz Hristiyanlar olarak; İnsanları sevmek, herkesle barış içinde yaşamakla yükümlüyüz.
Ülkemiz Türkiye’de son 12 yılda demokratikleşme alanında önemli reformlara imza atılmıştır. Devletimizin yöneticileri ülke mensuplarının Dinine, Irkına bakmaksızın farklı kültürleri zenginlik addederek birlikte hoşgörü içerisinde yaşamaları adına bir dizi yasa düzenlemeleri yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. Farklı inaç gruplarının, farklı kültürlerin sorunlarını temsilcileri ile dialog içinde çözme konusundaki samimi gayretlerini görüyor. Ülkemiz adına mutluluk duyuyoruz. Bu Reformların bir kaçına değinmeden geçmek istemiyorum. Cemaat vakıfları ile ilgili yasal düzenlemeler yapıldı. 20 Şubat 2008 tarihinde TBMM’de kabul edilen 5737 sayılı vakıflar Kanunu ile 72 yıldır sıkıntı içinde olan vakıflarımız rahatlatılmıştır. 13 Mayıs 2010 tarihinde yayınlanan başbakanlık genelgesinde’ Farklı inanç gruplarının ulusun ayrılmaz birer parçası oldukları, Devlet önündeki iş ve işlemlerde kendilerine güçlük çıkartılmamasını, Ruhani liderlerin protokol uygulamalarında statülerine uygun bir şekilde konumlandırılmalarını, farklı inanç gruplarına mensup vatandaşlar aleyhine yapılan kin ve düşmanlığı teşvik edici yayınlara karşı gerekli yasal işlemlerin derhal başlatılmasını istemiştir. Yine aynı yıllardır çözülemeyen vakıfların taşınmazlarına çözüm getirilmiştir.” Dedi.
Türkiye Museviler Hahambaşı Ishak Haleva “ Birbirimizle istesek te istemesek te şu veya bu ölçüde bir ilişki içinde bulunmak durumundayız. Birlikte yaşama, birlikte var olma esasları doğrultusundan başka çıkar yolumuz yoktur. Birlikte yaşama kültürü insanoğlunun topyekûn ortak yararına ne kadar süratli ve geniş çaplı gerçekleştirilebilir, ortak kaygıları ne denli süratle ve ne kadar geniş çapta bitirilebilirse o denli yararımıza olur. Birlikte yaşama kültürünün oluşturulması aşamasında kuşkusuz en önemli işlev Eğitime düşmektedir. Araştırıcı, sorgulayıcı, gözlemleyici, eleştirici, eskitilmiş değerlerin ardından evrensel yaklaşımlı Ben ile Ötekinin aynı cephede olduğunu idrak eden cesur insan tipi görünen odur ki önümüzdeki birkaç yüzyıl içinde Eğitim birlikte yaşama kültürünün olmazsa olmazıdır.
Diyanet işleri dinler arası ve kültürlerarası iletişim başkanı Prof. Dr.Hüseyin Yılmaz “ Türkiye’de bazen bir araya gelmekte zorlandığımız değerli diğer Din mensupları ile bu toplantıda buluşmaktan dolayı mutluyum. Konu başlığı da çok ilginç "Birbirimizin Şarkılarını Söylemeli”. Aslında herkes kendi şarkısını söylesin ama birbirimizin şarkısını da dinleyelim. Birbirimizin nağmelerini terennüm etmek zor olabilir ama ezgilerini anlamaya çalışalım. Günümüzde de en büyük sorun burada yaşanıyor. Birbirimizin şartlarını dinlediğimiz zaman bir çok sorunun çözüldüğünü görebiliyoruz. Müslümanları burada temsil eden bir kimse olarak yaşadığımız dünyadaki Dini şiddetin acaba İslâmı bir temeli var mıdır? Sorusunu burada irdelemeliyiz. Özellikle 11 Eylül ve şu anda yaşadığımız Ortadoğu’daki bir çok terör eylemlerinin İslâmla bağlandırılmaya çalışıldığını görmekteyiz. Her şeyden önce burada konuşmacıların anlattıkları şeyler aslında bizim uzun tarihimizde bir arada yaşamanın çok başarılı örneklerini kendi topraklarımızda verdiğini çok somut örneklerle sunuyor. Ancak yaşadığımız bu dünyada bütün bu tarih bir kenara bırakılarak doğrudan doğruya ona atıf yapılmaksızın İslâm la Terörün ilişkilendirildiğini görüyoruz. Kuran-ı Kerimin doğrudan doğruya dinsel şiddete kaynaklık ettiğini hiç kimse iddia edemez; Ancak şu da bir gerçek bunu müslüman dünyasında kendi içimizde düşünmemiz gerekiyor. Kuran-ı Kerimin bazı ayetlerini dini şiddete kaynak olarak, delil olarak kullanan İslâm adına ortaya çıkan bazı kişilerin var olduğunu red edemeyiz. Bununla yüzleşmemiz gerekiyor. İşin aslı şu dinin bütünsel olarak anlaşılmamış olmasından kaynaklanıyor. Bu da Eğitimle alâkalı bir sorun. Maalasef bugün bütün Müslümanları kucaklayan bir İslâmi eğitim eksikliğini yaşıyoruz.
AK Parti Brüksel Ofisi tarafından Avrupa Parlementosunda düzenlenen "Birbirimizin Şarkılarını Söylemeli" başlıklı sempozyum verilen resepsiyon ile son buldu.

Haber/Fotoğraf:Şükrü Sağlam-BelTürkHaber©2014

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code